EDİTÖRDEN
NATO saldırısında ön cephe: Doğu Akdeniz
Rusya’nın Ukrayna özel askeri harekatı ile gelişen dünya açısından yeni bir dönem başladı. Son 30 yılda, Atlantik sisteminin yıkıcı sonuçlarını tecrübe eden gelişen ülkeler, Atlantik saldırganlığına karşı harekete geçti. Bu direniş, tek kutuplu dünyayı bitirdi. Dünya artık çok kutuplu hale geldi. Şimdi ise eşitlikçi, adil bir dünya düzeni kurmak için güçlerin birleştirilmesi gündemdedir. Bugün, Asya’dan yükselen milli egemenlik dalgası Afrika’dan Güney Amerika’ya bütün dünyayı etkisi altına almıştır. Buna karşılık, ABD, dünyanın tek efendisi olma iddiasıyla, önderlik ettiği “uluslararası sistem”in devamını dayatmaktadır. Atlantik İttifakı, gelişen dünya ülkelerinin milli egemenliklerini esas alan politikaları uygulamasını ve daha önemlisi kendi aralarında kurdukları işbirliklerini savaşla önlemeye çalışmaktadır. Bu durum aynı zamanda, Atlantik sisteminin sonunu getirmektedir.
Atlantik ile gelişen dünya ülkeleri arasındaki bu mücadele birçok cephede devam etmektedir. Bering Boğazı ile Kuzey Buz Denizi, Tayvan Boğazı ile Güney Çin Denizi, Hürmüz Boğazı ile Umman Denizi, Babül Mendep Boğazı ile Yemen Denizi, İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Doğu Akdeniz ve Karadeniz bu cephelerden başlıcaları olarak sıralanabilir.
ABD’nin Balkanlar’da, Yunanistan’da, Ukrayna’daki askeri yığınağı ve NATO’yu doğuya doğru genişletme politikası, sadece Rusya’yı değil toplam olarak tüm gelişen dünya ülkelerini hedef almaktadır. ABD’nin, Avrupa’nın Rusya ve Çin ile ilişkisini baltalamaya çalıştığı görülmektedir. Diğer yandan, ortak kalkınma ve paylaşarak gelişme vasıtasıyla eşitlikçi, adil bir dünyanın yolunu açmakta olan Kuşak ve Yol Girişimi’nin, Batı Asya üzerinden Avrupa ve Afrika’ya doğru genişlemesini önlemeyi amaçlamaktadır.
Bu cepheler içinde üç kıta arasında bir köprü olan Türkiye’nin bulunduğu Doğu Akdeniz kilit önem taşımaktadır. ABD’nin Doğu Akdeniz’deki kuvvetlerini yoğunlaştırmasının özel olarak hedefinde, Türkiye’nin Asya’ya yönelişini durdurmak vardır. Türkiye’nin Asya ile bütünleşmesi, ulusal güvenlikten başlayarak her alanda yaşamsal çıkarları için zorunlu rotadır. Ancak bunun gerçekleşmesinin, ABD’nin dünya hegemonyası açısından telafisi mümkün olmayan olumsuz sonuçlar yaratacağı açıktır. ABD, bu gelişmeyi engellemek için Türkiye’ye yönelik askeri tehditlerini artırmaktadır. Türkiye, bugün bir NATO üyesi olarak, NATO’nun stratejik yöneliminde engel olarak görülen bir ülke konumundadır.
Günümüzde NATO’nun en kritik saldırı cephesi Doğu Akdeniz olmuştur. Sonuç olarak, ABD’nin, bugün Kıbrıs ve Ege üzerinden Türkiye’ye yönelttiği tehdit, tüm gelişen dünya ülkelerini hedef almaktadır. Bu nedenle, Doğu Akdeniz’de Atlantik saldırganlığının püskürtülmesi sadece Türkiye’nin değil, Rusya’nın, Çin’in ve İran’ın da ulusal güvenlik çıkarları doğrultusunda bir kazanım sağlayacaktır. Dahası, bu bölgede inşa edilecek, Türkiye, Rusya, Çin ve İran’ın merkezinde bulunduğu birliktelik, eşitlikçi, adil bir uluslararası sistemin kurulması mücadelesinde çok önemli bir sıçramayı sağlayacaktır.
FİKRET AKFIRAT
Genel Yayın Yönetmeni