Editörden
100. Yılında Atatürk Devrimi’nin Pratiği ve Dersleri Gelişen Dünya İçin Bir Model
Fikirleri ve programıyla “yaşayan devrimci lider” olan Atatürk ve Cumhuriyet Devrimi, gelişen dünya ülkelerinin sorunlarını aşmak açısından nasıl bir anlam ifade etmektedir? Bu sayımızda bu soruyu tartışmaya açıyoruz.
Gelişen dünya ülkelerinin ihtiyacı olan program nedir? Asya, Afrika ve Güney Amerika’dan, öncü devletlerin girişimiyle oluşmakta olan yeni uluslararası düzenin talep ve uygulamaları şöyle özetlenebilir: “Emperyalist devletlerin hegemonyacı siyasetlerine karşı bağımsızlık, devletler arasında iç işlerine karışmama, her ülkenin kendi ihtiyaçlarına uygun bağımsız kalkınma yolunu izlemesi, milli devletlerin karşılıklı olarak güçlü yanlarını değerlendirerek, eşitlik ve ortak yarar içeren işbirliğinin güçlendirilmesi, toplam olarak ulusal ve uluslararası düzlemde refah ve barış.”
Bunlar, içinde bulunduğumuz dönemin emperyalizm ve milli kurtuluş devrimleri çağı olduğunu bir kez daha hatırlatmaktadır.
İki emperyalist paylaşım savaşında milyonlarca canını kaybeden insanlık, bugün yeni emperyalist saldırganlık eylemlerini savuşturmak için mücadele etmektedir. Bu koşullarda, tüm dünyanın barış ve uyum içinde olacağı bir düzene ulaşma ihtiyacı da derinden hissedilmektedir. Bu, gelişen dünyanın milli devletlerinin zorunlu talebi haline gelmiştir.
1980’lerde neo-liberalizmin yükselişi ve ardından 1990’ların başından itibaren başlatılan küreselleşmeci emperyalist düzenin, yeni sömürgeci bir saldırı dalgasıyla gelişmekte olan ülkeleri hedef aldığı bilinmektedir. Günümüzde ise, çok kutupluluğun ilerlemesinin de etkisiyle neo-liberalizm ve emperyalist küreselleşmeci düzen çatırdamaktadır. Gelişen dünya ülkeleri için, milli sınırlarını ve devletlerini korumak ve geliştirmek, dahası sürdürülebilir bir kalkınmayı sağlamak için şartlar elverişli hale gelmektedir. Ancak, emperyalist küreselleşmeciliğin, çok kutupluluğun gelişmesine verdiği yanıt, savaşı tüm dünyaya yayma tehdididir. Bu tehdidi bertaraf etmek için milli devletlerin, kendi gücüne dayanan ve benzer durumdaki ülkelerle işbirliğini esas alan bir yol tutmasına ihtiyaç olduğu görülmektedir.
Bu koşullarda, belli bir aşamasında kesintiye uğramış olsa da, elde ettiği sıra dışı başarıyla Atatürk’ün önderlik ettiği Kemalist Devrim pratiği ve Altı Ok Programı gelişen dünya ülkeleri için bir model olarak ortaya çıkmaktadır. Yüzyıl önceki Cumhuriyet Devrimimizin ve bugünkü Çin’in başarısının sırrı, gelişen dünyanın birbirinden farklı tarihsel geçmişi olan, farklı sosyoekonomik seviyede ve milletleşme sürecinin çok farklı aşamalarında olan toplumlarının önündeki günümüzün ihtiyacını da ortaya koymaktadır: Devletin belirleyici olduğu karma ekonomi ve halka dayanan bir sistem.
20. Yüzyılın başında emperyalist devletlerin parçaladığı Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkıntıları arasından bir milli devletin inşa edilebilmesini sağlayan Kemalist Devrim uygulamasıdır. Atatürk Devrimi’nin programı olan Altı Ok - Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik ve Devrimcilik - bu pratiğin içinden çıkan ilkelerdir. Gelişen dünya ülkelerinin ihtiyaç duyduğu, iktisat, iç ve dış siyaset, güvenlik ve kültür alanlarında ortak programın temeli, ezilen dünyada ilk milli kurtuluş devrimi olan Kemalist Devrim’in devlet ve toplumun ihtiyaçları doğrultusunda zaman içinde geliştirdiği bu modelde bulunmaktadır.
Asya’dan Afrika’ya, Güney Amerika’ya kadar gelişmekte olan ülkelerin “paylaşarak gelişme” temelinde inşa ettiği geniş boyutlu bir işbirliği olan Kuşak ve Yol Girişimi de, bu ortak programla buluşmaktadır.
Fikret AKFIRAT
Genel Yayın Yönetmeni