EDİTÖRDEN

Medeniyetlerin kaynaşma yolu: Kuşak-Yol ve İslam Dünyası

Son 10 yılda dünya çok hızlı bir bir değişim ve dönüşüm yaşıyor. Dönüşümün yönü, bu kez insanlığın yararına. ABD önderliğindeki Atlantik emperyalizmi, 30 yıl önce neo liberal küreselleşmecilik vasıtasıyla milli devletleri dümdüz edeceğini ilan etmişti. İçinden geçtiğimiz dönemde hegemonyacılık gerilerken milli devletlerin inisiyatifi ele aldığı görülüyor.

Neoliberal küreselleşmeci ideolojinin tezi, “tarihin sonu”na gelindiği, sınırların ortadan kalktığı, dünyanın küresel bir köye dönüştüğü iddiasıydı. Dünya köyünün egemeni de Atlantik emperyalistleri olacaktı. Ama bu tezin öyle kolay kabul edilmeyeceğini bilen hegemonyacılık, “küresel köy”e karşı çıkanları bastırmak için başka bir tezi daha ortaya attı: Medeniyetler Çatışması! Buna göre, “tarihin sonu”nda insanlığın “altın çağı”na ulaşılmasını sağlayan “Batı medeniyeti”ne karşı, başta İslam olmak üzere “doğu medeniyetleri”nden kaynaklanan gerici (!) bir direniş olacaktı. Bu kavramsallaştırma son 30 yılda, Afrika’dan, Batı Asya’ya ve Uzak Asya’ya kadar dünyanın her yerindeki, özellikle de “insan haklarını ihlal” bahanesiyle yapılan emperyalist müdahalelerin ideolojik kılıfını oluşturdu. Atlantik emperyalizmi bugün de dünyadaki saflaşmayı şu şekilde sunmaktadır: “Özgür Batı medeniyeti”nin karşısında Afrika, Asya ve Latin Amerika milletlerinin “otoriter, milliyetçi” doğu medeniyeti. Bugün Filistin’de devam eden İsrail katliamları konusunda “Batı medeniyeti”nin yaklaşımı, bunun en tipik örneğidir. İslamofobinin, ırkçılığın ve her türden ayrımcılığın kaynağı burasıdır.

Öte yandan, hegemonyacılığa karşı mücadele eden gelişen dünya devletlerinin programı ise medeniyetler arasında çatışmayı değil uyumu ve kaynaşmayı esas almaktadır. Bugün, İran’ın Rusya, Çin ve Latin Amerika ile, Rusya ve Çin'in Arap dünyası, Afrika ve İslam ülkeleri ile, Türkiye’nin Rusya, Çin ve Latin Amerika ile artan işbirliğinin güdüleyicisi hiç kuşkusuz hegemonyacılığa karşı ortaklık arayışı. Ama bu işbirliği, basit bir karşılıklı kazanç elde etme hedefinin ötesinde giderek daha fazla ortak değerler üzerinde şekillenmektedir. Gelişen dünya devletlerinin işbirliğinde kaynaşma vardır, paylaşma ve birbirlerine saygı vardır. Gelişen dünya, bağımsızlık, kamuculuk ve insancıllıkta buluşmaktadır.

Farklı medeniyetler arasında günümüzdeki en somut işbirliğine, İslam ülkeleri ile Çin arasındaki ilişkilerin son 40 yılda aşama aşama gelişmesi örnek gösterilebilir. Bu gelişme üstelik, “bünyesindeki Müslümanlara soykırım yaptığı” suçlamasıyla Çin’i “İslam düşmanı” olarak göstermek için, ABD’nin dünya çapında kampanyalar yürüttüğü sırada gerçekleşti. Özellikle Kuşak ve Yol Girişimi’nin (KYG) ortaya atıldığı 2013 yılından sonra ivme kazanan bu ilişkilerin önemi, devasa ekonomik yatırımlarla sınırlı değildir. 2022 yılı resmi verilerine göre İslam ülkelerine KYG kapsamında yapılan yatırımların toplam miktarı 400 milyar doların üzerindedir. Ama bundan daha önemlisi, ortak kalkınmayı temel alan KYG’nin dünya siyasetinde dengeleri değiştirmesidir. Atlantik sisteminin oluşturduğu statüko sonucunda, kendi sınırları içinde mezhepler, etnik topluluklar arasında boğuşmalara ve kendi aralarında silahlı çatışmalara mahkum edilmek istenen İslam ülkeleri bu cendereyi kırmaktadır.

Tarihi İpek Yolu, farklı kültürler arasında işbirliği, karşılıklı öğrenme ve hoşgörüyü geliştirmiş ve dünya uygarlığının ilerlemesini sağlamıştı. 21. Yüzyılın İpek Yolu Kuşak ve Yol Girişimi, medeniyetlerin buluşması, kaynaşması ve giderek yeni bir medeniyete ulaşılmasının yolunu açmaktadır.

FİKRET AKFIRAT
Genel Yayın Yönetmeni

İçindekiler

Öz

Küresel Kalkınma Girişimi, Küresel Güvenlik Girişimi ve Küresel Medeniyet Girişimi, sırasıyla 2021, 2022 ve 2023 yıllarında Çin tarafından önerilen üç önemli girişimdir. Bu girişimler; insanlık için paylaşılan bir gelecek topluluğu oluşturmak temel amacıyla kalkınma, güvenlik ve medeniyet olmak üzere başlıca üç alana yoğunlaşmaktadır ve Çin’in küresel zorluklara yönelik çözümlerini ifade etmektedir. Küresel Medeniyet Girişimi, dünya medeniyetlerinin bahçesini yeşertmektedir. Küresel Kalkınma Girişimi kapsamında, Kuşak ve Yol Girişimi, tüm ülkelerin ortak kalkınmasını teşvik eden bir motor haline gelmiştir. Küresel Güvenlik Girişimi açısından, Suudi-İran uzlaşısı, Çin’in Ortadoğu’da bir güvenlik yönetim sistemi oluşturma çabası kapsamında önemli bir girişimdir. Ortadoğu Çin için giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Ancak bu durumun, Çin’in söz konusu girişimler üzerinden bölgede zorunlu olarak Amerika Birleşik Devletleri ile stratejik rekabete gireceği anlamına gelmediği belirtilmelidir. Çin, büyük güç rekabeti tuzağına düşmeyecektir.

Öz

“Pakistan, Çin’in İslam dünyası ile ilişkilerine olumlu bakmakta ayrıca Çin’in İslam dünyası ile ilişkilerinin teşvik edilmesinde kilit bir rol oynamaktadır. Çin’in Asya, Afrika ve Ortadoğu’daki Müslüman ülkelerle egemenlik ve bağımsızlık arayışlarını destekleyen güçlü bir ilişkisi bulunmaktadır. Çin, Müslüman ülkeler için stratejik bir seçenek sunar böylece Batıya ya da ABD’ye bağımlı olmak zorunda değiller. Çin, özellikle günümüzde, çok önemli bir oyuncu ve alternatif bir dünya görüşü, kalkınmaya yönelik alternatif bir stratejik yol sunuyor. KYG’nin başlatılmasından bu yana Çin, Asya, Afrika, Latin Amerika, Avrupa ve Ortadoğu’nun farklı ülkelerinde 3 bin farklı projeye yaklaşık 1 trilyon doların üzerinde yatırım yapmıştır. KYG, sadece ticaret ve yatırımı geliştirmekle sınırlı değildir, aynı zamanda alternatif bir dünya görüşüdür. Çin bugün özellikle Küresel Güneydeki ülkeler için önde gelen ticaret ortağıdır. ABD gibi bazı ülkelerin aksine Çin, ortak miras ve tarih ile daha iyi bir yarına ortak bir şekilde ulaşmak temelinde ilişkiler kuruyor. Bu bağlamda Çin, diplomatik gücü ve ekonomik ilişkileriyle bölgemizde, Orta Asya, Türkiye, İran ve Pakistan ile birlikte özellikle de Afganistan’da istikrarı sağlayabilir. Çin sistemi, dünya görüşü ve ideolojisi ile Müslümanların savundukları ve uyguladıkları arasında kesinlikle hiçbir çelişki, hiçbir çatışma yoktur. Her şey bağlanabilirlikle, işbirliği ile ilgili. Her şey efendilerin ve mazlumların olmadığı daha iyi bir yarın için birlikte çalışmakla ilgili.”

Öz

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in, Küresel Medeniyet Girişimi’ni ilk kez ortaya koyduğu, 15 Mart 2023’teki Çin Komünist Partisi’nin Dünya Siyasi Partileri Üst Düzey Diyalog Toplantısı'nda video bağlantısı aracılığıyla açış konuşmasının tam metni.

Öz

Bu makale, Türkiye’nin İslamofobi ile mücadele sürecindeki yanıtlarını, motivasyonlarını ve karşılaştığı zorlukları araştırmaktadır. Türk perspektifinden bakıldığında, İslamofobi, Türkiye üzerinde tarihsel ve güncel olumsuz etkiler yaratmıştır. Buna yanıt olarak Türkiye, gerçeklik ve algı olmak üzere iki boyutta adımlar atmaktadır. Pratik düzlemde Türkiye, ikili diplomasi, çok taraflı diplomasi ve yabancı propaganda kombinasyonunu kullanmaktadır. Manevi düzeyde ise, Türkiye ulusal imajını ve yumuşak gücünü vurgulamaktadır. Müslüman bir ülke olarak Türkiye’nin İslamofobi ile mücadele çabaları, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ılımlı İslami niteliklerini ve İslam’ın tarihi ve kültürel geleneklerini öne çıkarmaktadır. İslamofobi ile mücadelede Türkiye, İslamofobi’nin karmaşıklığı, basmakalıp düşüncelerin yerleşmesi, diğer İslam ülkelerinden gelen engellemeler ve Avrupa’da sağ kanat popülizminin yükselişi gibi birçok zorlukla da karşı karşıya kalmaktadır. Çin tarafından önerilen Küresel Medeniyet Girişimi, İslamofobi ile mücadelede başka bir potansiyel alternatif olabilir.

Anahtar Kelimeler: İslamofobi, Küresel Medeniyet Girişimi, medeniyet, medeniyetler çatışması, Türkiye.

Öz

Çin’in Afrika ile ilişkisi, bu ülke tarafından izlenen amaç ve hedeflere ilişkin karışık akademik yorumları beraberinde getirmiştir. İster Afrika’nın kalkınması pahasına Çin’in güçlenmesine yönelik bir arayış, ister Batı dışı dünyanın statüsünü yükseltmeye yönelik güvenilir bir ortaklık olarak adlandırılsın, Çin’in Afrika’ya yönelimi, diğer büyük güçlerin Afrika kıtasıyla ilişkilerinde izledikleri tasarımlara kıyasla alışılmadık ve yenilikçi görünmektedir. Çin’in vizyonunda Afrika, stratejik ve ekonomik çıkarların paylaşılmasının ötesinde, tarihi nedenler, kimlik kaygıları ve ortak kader nedeniyle özel bir yere sahiptir. Pekin, son on yılda siyasi ilişkiler, doğrudan yatırımlar, ticari alışverişler ve mali yardımlar açısından Afrika’nın en önemli ortağı haline gelmiştir. Çin’in, dünyanın yeni temel koşullarına uyum sağlamaya çalıştığı ve özellikle Ukrayna-Rusya savaşının neden olduğu Doğu/Batı soğuk savaşı bağlamında Afrika’nın değişen önceliklerini dikkate aldığı görülmektedir.

Anahtar Kelimeler: Afrika, Çin, dünya dönüşümleri, işbirliği, Ukrayna-Rusya savaşı.

Öz

Kurulduğu günden bu yana Kuşak ve Yol Girişimi, verimli sonuçlar elde etmiştir, ancak aynı zamanda ekonomik Soğuk Savaş zihniyetinden kaynaklanan çeşitli zorluklarla karşılaşmıştır. Kuşak ve Yol’un karşılıklı yarar sağlama amacı ve katılımcı içeriği, ekonomik Soğuk Savaş zihniyetince yanlış yorumlanmıştır. Bu zorlukların kökenleri, uluslararası tekelleşmiş sermayenin ekonomik çıkarlarında, kültürel ve ideolojik farklılıklar nedeniyle ortaya çıkan önyargılarda ve gelişim yollarının büyük ölçüde farklı olmasından kaynaklanan sistemsel boşluklarda yatmaktadır. Ekonomik Soğuk Savaş zihniyetinin zorluklarına yanıt olarak Kuşak ve Yol’un inşasını teşvik etmek için uluslararası iletişimin etkisini güçlendirmek, ortak çıkarların “pasta”sını daha büyük ve daha iyi hale getirmek ve Kuşak ve Yol’un inşasını hızlandırmak gereklidir. Aynı derecede önemli olan, Kuşak ve Yol’un karşılıklı yarar mekanizmasını iyileştirmektir. Bununla birlikte, ekonomik Soğuk Savaş zihniyetinin tüm kasıtlı yanlış yorumlarına ve kışkırtmalarına karşı cesurca savaşmak ve diyalog kurmada yetenekli olmak da gereklidir. Böylece, söz konusu zorluklarla başa çıkılıp çatışmalar çözülebilir.

Anahtar Kelimeler: Ekonomik Soğuk Savaş zihniyeti, Çin’in karşı stratejileri, karşılıklı yarar, Kuşak ve Yol, küreselleşme.

Öz

“Çin’in ilerlemesi dikkat çekicidir. Bu, sadece Çin için değil, tüm dünya için bir model sunuyor. Çin’in insanların geçimini iyileştirmek ve onlara ulaşmak için gösterdiği çabalar, diğer uluslar için önemli dersler sağlıyor. Dünyanın anlaması gereken, Çin’in diğer ulusları sömürgeleştirmeyi veya bu uluslarla karşı karşıya gelmeyi arzulamadığıdır. Çin, her ülkenin KYG gibi girişimler aracılığıyla ilerleyebileceği, karşılıklı kalkınmayı paylaşabileceği barışçıl bir dünya arayışındadır. Bu yaklaşım, tüm ilgili taraflar için bir kazan-kazan durumu yaratır. Geçen on yılda KYG’ye bakıldığında, herhangi büyük bir politik, ekonomik veya toprak anlaşmazlığıyla karşılaşılmamış olması dikkat çekicidir. Bu girişim, sadece Çin için değil, tüm katılımcı uluslar için başarılı bir işbirliği olmuştur ve İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki 75 yıl içinde küresel politik ve sosyal düzenin temelde yeniden şekillendirildiği bir dönemde öne çıkan bir proje haline gelmiştir. Son 75 yıl içinde, KYG en etkili girişim olarak öne çıkmaktadır. Çin, bu girişime 1 trilyon dolardan fazla yatırım yapmıştır, ancak dikkat çekici olan, hiçbir ülkeyi katılmaya zorlamamış, aksine bugün 155 ulus gönüllü olarak bu girişim aracılığıyla Çin ile işbirliği yapmaktadır. Bu ülkeler, zoraki bir katılım yerine karşılıklı faydalar nedeniyle katılıyorlar. Geçen on yıl içinde bu girişim sayesinde Afrika, Ortadoğu, Asya veya Orta Asya’daki ülkelerde yaşanan kapsamlı gelişme eşsizdir.”