EDİTÖRDEN
COVID-19 salgını insanlığın evrim sürecinde zorunlu olarak edindiği becerileri yeniden hatırlattı: Dayanışma ve paylaşma!
Binlerce yıllık insanlık tarihinde dayanışabildiğimiz ölçüde geliştik, paylaşabildiğimiz ölçüde insanlaştık.
Salgınla mücadelede başarılı olabilmek için, kolektif davranışın zorunluluğu ortaya çıktı. Aynı zamanda, bir ülkede salgına karşı ne kadar başarılı olunursa, diğer ülkelerdeki toplumların o oranda fayda sağlayacağı da…
Atlantik sistemi ülkelerinin yöneticileri, salgın karşısında “insan mı, piyasa mı” sorusunu önlerine koydu ve tercihlerini piyasadan yana yaptılar. Bunun ağır sonuçları, başta ABD olmak üzere İtalya, İngiltere, İspanya ve Fransa örnekleriyle apaçık ortaya çıktı. Esas olarak kâr amacı güden sağlık sistemi, salgınla mücadelede çöktü. Emperyalizmin merkezlerinde, ırkçılıkta ve işsizlikte görülen patlama ve buna karşı kitlesel protestolar, salgınla ilgili gündemin önüne geçti. Uzun bir süre devam edeceği öngörülen ekonomik ve toplumsal istikrarsızlık başladı.
Buna karşılık, Çin, salgınla mücadelede benzeri görülmemiş muazzam bir başarı ortaya koydu. Virüsün ortaya çıktığı Hubei eyaletini Çin’in tamamından izole ederek, virüsün ülkeye kontrolsüz yayılımını önlemek bile tek başına benzersizdi. Aynı zamanda Çin, uluslararası dayanışma açısından da örnek bir tavır sergiledi. Gelişmiş ülkelerin neredeyse tamamına, sağlık personeli ve tıbbi ekipman yardımı yaptı. Daha ötesi, COVID-19 salgını nedeniyle zora düşen yoksul ülkelerin borçlarını dondurdu.
Bireysel kâr ve çıkar sisteminin penceresinden bakılırsa, Çin’in bu tavrını ve salgına karşı eşsiz başarısını anlamak mümkün olmamaktadır. Çin’in ülke düzlemindeki başarısının sırrı, halkçı/kamucu bir devlet ve aşağıdan yukarıya örgütlü bir toplum sisteminde yatıyor. Çin’in uluslararası alandaki yaklaşımını açıklayan anahtar kavram ise, Kuşak ve Yol Girişimi’nin de temel sloganı olan “paylaşarak gelişme”dir.
Türkiye de, tarihindeki halkçı/kamucu kurumsal altyapıya ve Atatürk Devrimi’nin insan gücü birikimine dayanarak salgınla mücadele etti ve başarılı oldu. Gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye, salgınla mücadele sürecinde aralarında ABD ve İngiltere gibi ülkelerin de yer aldığı 125 ülkeye tıbbi ekipman yardımı yaptı.
Covid 19 küresel salgını, milli devletlerin karşılıklı olarak güçlü yanlarını değerlendirerek, eşitlik, ortak yarar ve paylaşarak gelişme temelinde işbirliği yoluyla sınır aşan sorunların üstesinden gelebileceğini de gösterdi.
Sonuç olarak meselenin özü, önceliğin neye verileceğinde düğümleniyor: Tekellerin kârı veya finansal piyasalarda istikrar mı, yoksa insanın zorunlu ihtiyaçlarının üretilmesini esas alan bir ekonomik model mi?
COVID 19 salgını, gelişmekte olan ülkelere devletsizleşmeyi dayatan neoliberalizmin hem ekonomik hem de toplumsal düzlemde çöküşünü ilan ediyor. Atlantik sisteminin bireyciliği, bireysel kâr ve çıkarı esas alan ekonomik/toplumsal modelinin yerine, Asya’dan yükselen kamusal çıkarın, dayanışmacılığın, paylaşarak gelişmenin, toplumculuğun ve milli devletler arasında eşitlik temelinde işbirliklerinin, gelişen dünya ülkeleri için zorunluluk olduğu görülmektedir.
***
BRIQ, çıkış sayımızda açıkladığımız hedeflere doğru ilerliyor, kıtaları aşıyor. Bu sayımızda, Avustralya’dan, Avrupa’ya ve Latin Amerika’ya çok değerli yazarların makalelerine yer veriyoruz.
Bu sayımızdan itibaren Tarihten sayfalarımızda, devrim ve kurtuluş mücadelelerinde gelişen dünya ülkelerinin birbirleriyle etkileşimlerine ilişkin özgün tarihsel belgelere yer vereceğiz.
İşadamlarımızın entelektüel birikimini değerlendirmeyi, dergimizin damarlarından biri olarak görüyoruz. Bu çerçevede, Danışma Kurulu üyesi işadamlarımız Ethem Sancak ve Cankut Bagana ile yaptığımız röportajlara yer veriyoruz.
Bu sayımızda yer alan başka bir söyleşi, Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş ile röportaj. Prof. Dr. Ateş, Enstitü bünyesinde, pandemiye karşı mücadelede ülkeler arasında bilgi paylaşımını sağlamak için kurulan COVID-19 HUB ve işlevlerini anlatıyor.
FİKRET AKFIRAT
Genel Yayın Yönetmeni