EDİTÖRDEN
Yeni Uygarlığın Enerjisi
İnsanlık, demokratik devrimlerle, eşitliği, özgürlüğü, kardeşliği, dayanışmayı, insancıllığı yeniden keşfetmişti. Milli kurtuluş savaşları ve farkı ülkelerdeki sosyalizm pratikleri de dayanışma, paylaşma, toplumculuk, ortaklaşmacılık doğrultusundaki büyük atılımları ile insanlığın çağlar aşmasını sağladı. İlerlemenin motoru olan bu insan hasletleri emperyalist kapitalizm tarafından yok edilmeye çalışıldı.
Dünya üzerindeki uygarlıklar, dönemlerine göre kullanılan temel enerji kaynaklarına dayanarak ele alınacak olursa, şöyle bir sıralama yapılabilir: İnsanın ateşi keşfetmesinden sonra temel enerji kaynağı odundu. Buhar gücünün keşfi ve endüstri devrimiyle 18 ve 19’uncu yüzyıllar ağırlıklı olarak kömüre, 20’nci yüzyıl ve içinde bulunduğumuz 21’inci yüzyılın başı petrol ve doğalgaza dayanan uygarlık olarak nitelenebilir. Temel enerji kaynaklarına sahip olma konusu başlangıcından itibaren dünyadaki güç mücadelesinin de bir konusudur. Emperyalist devletler, dünya üzerindeki sınırlı miktardaki geleneksel fosil kaynaklarının tamamını kontrol etmek üzere uluslararası siyaseti şekillendirmeye çalışmaktadır.
Bugün dünyada hakim olan neoliberal küreselleşmeci sistemin ciddi bir kriz yaşadığı genel kabul görmektedir. Savunucuları da bu durumu saptamaktadır ve sistemi yeniden düzenleme arayışındadır. Neoliberal küreselleşmeci sistemin yıkıcı etkileriyle mücadele eden gelişmekte olan ülkeler ise daha adil bir uluslararası düzenin kurulmasını talep etmektedir.
Son 30 yıldır ABD’nin başını çektiği tek kutuplu dünya düzeninde hakim olan neoliberal küreselleşmeci sistem, sosyal, ekonomik ve kültürel düzlemde insanı ve doğayı çürüten, giderek gezegenimizdeki canlılığı tehdit eden bir sonuç ortaya çıkarmıştır. Bu nedenle bugün geleneksel fosil yakıtlarına dayanan hakim sistemin, bir “uygarlık krizi”ne yol açtığını söylemek mümkündür.
Dünya üzerindeki canlılığı doğayı ve toplam olarak gezegenimizi çürütmekte olan mevcut sistem çatırdamaktadır. Bu koşullarda insan ve doğa arasındaki uyumu esas alan paylaşmacı, dayanışmacı, eşitlikçi, ortaklaşmacı değerler üzerinde yükselen bir uygarlık insanlığın ve gezegenin geleceğini kurtarabilecektir. Ekolojik uygarlık olarak adlandırabileceğimiz bu yeni uygarlığın kaçınılmaz olarak, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayanma zorunluluğu bulunmaktadır. Bu kapsamda yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen yeşil hidrojen temel enerji kaynaklarının başlıcası olarak öne çıkmaktadır.
Daha ileri bir uygarlığı kurmanın ilk koşulu enerjinin bol, ucuz, kolay ulaşılabilir, yenilenebilir ve çevreye zarar vermeyen nitelikte olmasıdır. Bugünkü bilimsel teknolojik gelişmeyle bulunan çözüm yeşil hidrojen enerjisidir.
Çin’in, dünyada lider konumda olduğu yenilenebilir enerji kaynaklarının üretimini geliştirme konusuna Kuşak ve Yol Girişimi (KYG) kapsamındaki işbirliklerinde özel önem verdiği bilinmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin öncülüğünde şekillenen KYG, sadece adil bir uluslararası ilişkiler ve işbirliği modeli olmanın ötesinde paylaşmacı, dayanışmacı insan ve doğa arasındaki uyumu temel alan yeni uygarlığın zemini olmaktadır. Yeşil enerji alanında Kuşak ve Yol Ülkeleri arasındaki işbirliğini geliştirmek, hem Kuşak ve Yol Girişimi’ni güçlendirecek hem de söz konusu ülkelerin kalkınmasını hızlandıracaktır.
FİKRET AKFIRAT
Genel Yayın Yönetmeni