EDİTÖRDEN
Asya’daki Devrim Mayası
Son 25 yılda dünyanın jeopolitik çehresinde çok önemli değişiklikler oldu ve olmaya devam ediyor. ABD merkezli sistem salt ekonomik olarak değil, aynı zamanda siyasal, ideolojik ve kültürel düzlemde de gerilemeye başladı. Buna koşut olarak, Çin başta olmak üzere Asya, dünyanın üretim motoru haline geldi. Bunun yanı sıra, gelişen dünyanın öncü ülkeleri de ekonomik olarak yükselişe geçti.
Bu değişikliklerin en önemli sonucu, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan ve merkezinde Avrupa-ABD ittifakının bulunduğu Atlantik hegemonyacılığının, artık süreçleri belirleme gücünün kalmadığının ortaya çıkması oldu. Atlantik’in dünya hegemonyasını dayatmak üzere inşa edilen “kurallara dayalı düzen” çöküyor. 1991’de Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra ABD önderliğindeki tek kutuplu dünya düzeni de artık yok! ABD’nin de, Avrupa’nın da, gelişen dünya devletlerinin de siyasetlerini, günümüzde çok kutupluluk belirliyor.
Dünya düzenine yön veren geleneksel kurumlar etkisini yitirirken, herkesin karşılıklı olarak kazandığı yeni tür uluslararası işbirlikleri güçleniyor. Kuşak ve Yol Girişimi ve Şanghay İşbirliği Örgütü ile giderek büyüyen BRICS+ gibi platformlarda bir araya gelen gelişen dünyanın devletleri, dünya düzeninde dönüşümü fiilen hayata geçiriyor. Bu yeni işbirlikleriyle, küreselleşmeci neo- liberal düzenden farklı ve ona alternatif olan, “egemenlik ve toprak bütünlüğüne karşılıklı saygı, saldırmazlık, iç işlerine karışmama, eşitlik ve karşılıklı yarar ve barış içinde bir arada yaşama” ilkeleri temelinde bir düzen, giderek etki alanını genişletiyor.
21’inci yüzyılın ilk çeyreğini tamamlarken, dünya yüz yıl öncekine benzer ölçekte büyük bir dönüşüm yaşıyor. 20’nci yüzyılın ilk yıllarında, Asya’nın büyük medeniyetlerinin küllerinden doğmasını sağlayan büyük devrimler dünyayı sarsmıştı. Günümüzde, yine Asya önde ama bu kez yalnız değil. Asya’nın yanı sıra Afrika’nın, Latin Amerika’nın, gelişen dünyanın milletleri emperyalist tahakküme karşı kendi milli devletlerini ayağa kaldırıyor.
20’nci yüzyılın başında Türkiye, Rusya, Çin ve İran dışında dünyanın tamamı sömürge durumundaydı. Asya’da ardı ardına gerçekleşen Rusya, Türkiye, İran ve Çin devrimleri, dünyanın dört bir tarafında emperyalizme karşı milli bağımsızlık hareketlerine ilham kaynağı olmuştu. 20’nci yüzyılın ortasından itibaren sosyalist önderlikli halk devrimleri gerçekleşti. Bütün bu devrimlerin kesişim kümesinde milliyetçilik, halkçılık, toplumculuk, kamuculuk ve etnik kaynaşma kültürü olduğu söylenebilir. Asya-Afrika-Latin Amerika’nın milletleri genlerine işlemiş olan bu değerlere dayanarak, günümüzün çok kutuplu dünyasında başı dik, özgürce yaşamak için devrimci tarihlerinden güç alıyor. Bugün, Afrika ve Asya’dan Latin Amerika’ya milli bağımsızlıkçı cereyan güçlenirken, ülkelerin kendi geçmişindeki ve dünya genelindeki devrimci atılımların mirası üzerinde şekilleniyor.
Bu sayımızda, bugünü de belirleyen devrim mayasının öncülerinden, 1911 Çin Devrimi’nin önderi Sun Yat Sen’in mirasını mercek altına aldık. Büyük devrimci önder, hayata gözlerini yummasının üzerinden 100 yıl geçse de insanlığa hizmetini sürdürüyor.
FİKRET AKFIRAT
Genel Yayın Yönetmeni