EDİTÖRDEN
Asya’dan yükselen yeni uygarlığın önündeki görev
Günümüzde gelişen dünya ülkelerinin önündeki en önemli görevin, sürdürülebilir kalkınmayıgerçekleştirmek olduğu biliniyor. Bu amaç doğrultusunda ülkelerin, bilim ve teknoloji alanındayüksek nitelikli bir atılımı gerçekleştirmesi gereklidir. Ancak bunun için kestirme bir yol olmadığıbilinmektedir. Ülkenin kendi kalkınma yolunu çizmesi için, her bir ülke, halihazırdaki ve potansiyelolarak sahip olduğu kendi ulusal imkan ve kabiliyetlerini değerlendirecektir. Öncelikle mevcutulusal kapasitenin değerlendirilmesini sınırlayan/engelleyen etkenler ortadan kaldırılmalıdır. İkinciolarak, kalkınma hedefine ulaşmak için, devlet ve toplumun potansiyeli harekete geçirilmelidir.Bunlar, kurumsal yapının bu amaca uygun olarak örgütlenmesiyle sağlanabilir.
Sürdürülebilir kalkınmayı gerçekleştirmek için dayanılacak birincil kuvvet, en büyük üreticigüç olan insandır. Başka bir deyişle, bir ülkenin sahip olduğu en önemli sermaye beşeri sermayedir.Gelişmekte olan ülkelerin kalkınmayı başarmak için, insanı merkeze alan uzun vadeli bir planlamastratejisini uygulamak dışında bir seçeneği yoktur. Bu stratejinin olmazsa olmazı, orta ve uzunvadeli olarak hedefleri belirlemek, devleti ve toplumu buna göre yeniden örgütlemektir. Mevcutneoliberal sistem içinde, güçlü olan yükselmekte, geride kalan kenarlara sürülmektedir. Oysakalkınmanın gerçekten sürdürülebilir olması ve başarıya ulaşması için, halkın topyekün seferberedilmesi gereklidir. Kalkınma planının toplumdaki eşitsizlikleri giderecek şekilde halkçı ve toplumcubir temelde inşa edilmesi ile halkın tamamı seferber edilebilir.
Gelişmiş ülkelerin öncülüğündeki emperyalist sistemin, gelişmekte olan ülkelere dayattığıneoliberal serbest piyasa reçetelerinin kalkınma açısından herhangi bir getirisinin olmadığı açıkçagörülmektedir. Dahası söz konusu dayatmalar, bu ülkelerin kendi özgün kalkınma hedefineulaşmasını önlemekte ve emperyalist sisteme daha fazla bağımlılığına yol açmaktadır. Bu nedenlegelişmekte olan ülkelerin, kamusal çıkarı esas alan uzun vadeli bir stratejiyi oluşturması gerekliliğibulunmaktadır.
Gelişen dünyanın, bilim ve teknoloji alanında kapatması gereken açığın büyüklüğü, başka birzorunluluğu da önüne koymaktadır. Bugünkü dünya tablosunda emperyalist sistemin esaretindenkurtulmak için, güvenlikte olduğu gibi bilim ve teknoloji alanında da Küresel Güney ülkelerininkendi aralarında güçbirliği yapmasına ihtiyaç vardır. Ülkelerin, daha üstün olduğu imkanlarını vekabiliyetlerini diğerleriyle paylaşacağı ve zorluklara karşı dayanışma içinde olacağı, böylece herülkenin kendi ihtiyaçlarının karşılanabileceği bir ortaklık hayata geçirilir.
Küresel Güney’de bilim ve teknoloji alanında işbirliğinin kurulması için, Kuşak ve Yol Girişimi(KYG) yola çıkmış bulunuyor. KYG kapsamında, öğrenci ve bilim insanları değişiminden ortaklaşadüzenlenen bilimsel etkinliklere ve çeşitli ülkelerin birlikte inşa ettiği araştırma laboratuvarlarındanyüksek nitelikli bilimsel ve teknolojik ortak projelere kadar bir dizi işbirliği hayata geçiriliyor. Ancakhalen yolun başındayız. Gelişen dünya ülkelerinin, diğer alanlardaki güçbirliğinin yanı sıra bilimselve teknolojik alanda da işbirliği kurması, insanlığın eşitlikçi ve adil bir dünyayı inşa etmesi yolundaönemli bir adım olacaktır.
Fikret Akfırat
Genel Yayın Yönetmeni