EDİTORDEN

Dolar hegemonyasının çöküşü adil uluslararası düzenin yolunu açıyor

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Bretton Woods sistemiyle temeli atılan ABD’nin dünyayadayattığı dolar boyunduruğu düzeni adım adım çöküyor. Bu çöküş, nesnel bir durum. Söz konusudüzenin sahipleri de bu sistemin dünya ölçeğinde yıkıcı etkilerini tecrübe eden gelişmekte olanülkeler de dolar hegemonyasının çökmekte olduğunu açık bir şekilde saptıyor. Peki uluslararası alandadolarsızlaşma sürecinin nasıl etkileri olmaktadır, emperyalist merkezlerde ve gelişen dünya ülkelerindebu gelişme karşısında izlenen politikalar hangi sonuçlara yol açacaktır? Elinizdeki sayımızda bu konuyaodaklanıyoruz.

Çok kutupluluğun gelişmesiyle dolarsızlaşma süreci arasında paralel bir ilişki olduğu görülmektedir.Dolar hegemonyasının yıkılmasının hem nedeni hem de sonucu olarak dünya çok kutuplulaşmaktadır.ABD önderliğindeki Atlantik cephesinin baş hedefine koyduğu Rusya ve Çin’in inşa ettiği alternatiffinansal işbirliği çabaları giderek somutlaşmaktadır. Daha önemlisi, bu çabaların giderek bir gelişendünya inisiyatifi haline gelmekte oluşudur.

Dolar hegemonyasının çöküş süreci, yaklaşık 80 yıldır emperyalizmin finansal sistem aracılığıylazapturapt altına aldığı dünyanın nefes almasını sağlamaktadır. Gelişmekte olan ülkeler arasındamilli paralarla ticaret, merkez bankaları arasında ortak politikaların geliştirilmesi, ABD’nin finansalhegemonyasının en önemli araçlarından biri olan SWIFT’e alternatif ödeme sistemlerinin geliştirilmesi veBRICS+6 bünyesinde bu doğrultuda yürütülen çalışmalar, dolar imparatorluğunun çözülmesi sürecinihızlandırmaktadır. Yine, dolar hegemonyasının aracısı görevi yerine getiren IMF ve Dünya Bankası’nınyerine Asya Altyapı Yatırım ve Kalkınma Bankası ve Yeni Kalkınma Bankası gelişen dünya için alternatiffinansman kaynağı haline gelmektedir. Bunun yanı sıra, karşılıklı yararı esas alan fonlarla desteklenenKuşak ve Yol Girişimi, çok taraflı uluslararası işbirliğinde çığır açan bir modeli temsil etmektedir. Böylecebir uluslararası haraç mekanizması işlevi gören Atlantik merkezli finansal sistemin yerine, gelişmekteolan devletlerin ihtiyaçlarına uygun olan bir finansal işbirliği mekanizması şekillenmektedir. Sonuçolarak, dolar hegemonyasının bitişi, daha adil bir uluslararası sistemin yolunu açmaktadır.

***

BRIQ Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Akfırat ve Yayın Kurulu Koordinatörü Efe Can Gürcan, Eylülayında Çin’de düzenlenen iki ayrı uluslararası Forum’un katılımcıları arasındaydı. 25-27 Eylül 2023’tePingtan Adasında yapılan Dünya Politik Ekonomi Derneği’nin (WAPE) 16. Forumu’nda, Akfırat WAPE’ninBaşkan Yardımcılığı’na, Gürcan da Konsey üyeliğine seçildi. Ayrıca Gürcan’a “2023 Politik EkonomiÜstün Başarı Ödülü” verildi. “Çin’in Modernleşmesi ve Dünya Modernleşmesinin Görünümü” temasınınele alındığı Forum’da, Çin’in Batı’nın izlediği yoldan farklı yoldan giderek geliştirdiği modernleşmepratiği ile ulusal ve küresel ölçekte modernleşme için farklı yollar tartışıldı.

Akfırat ve Gürcan, 28-29 Eylül 2023’te Xian kentinde, BRIQ’in Yayın Ortağı Kuzeybatı PoliteknikÜniversitesi’nde (NPU) “4. Uluslararası Uygarlık ve Kültürel Kalkınma Akademik Forumu”na katılarakbirer sunum yaptı. NPU’nun 85. yıldönümü dolayısıyla düzenlenen önemli bir akademik etkinlikolan bu Forumda ABD, Birleşik Krallık, Rusya, Yunanistan, Kanada, Meksika, Türkiye ve daha birçokülkeden uzmanlar, akademisyenler ve öğrencilerin aralarında olduğu yaklaşık 200 kişinin katıldığı aktiftartışmalar oldu.

Her iki etkinlikle ilgili ayrıntılı bilgiye, “Konferans Raporları” başlığı altında https://arastirma.istinye.edu.tr/merkezler/kuycam/yayinlar adresindeki BRIQ Online Working Papers serimizden ulaşabilirsiniz.

Fikret AKFIRAT
Genel Yayın Yönetmeni

İçindekiler

Öz

Marksist para teorisine dayanan bu makale, dolarizasyonun oluşum mekanizmasını, gerçek dünyadakietkilerini ve alınılabilecek karşı önlemleri incelemektedir. Finansallaşma perspektifinden elealındığında, ABD dolarının uluslararası egemenliğindeki para sistemi üç aşamadan geçmiştir: Altındolarsistemi, petrol-dolar sistemi ve kurum-dolar sistemi. Bunlar arasında, küresel finansallaşmasistemi olarak da bilinen kurum-dolar sistemi, neoliberal kurumsal çerçeve altında finansallaşmayoluyla elde edilen emtia ve finans piyasalarının, yerel ve uluslararası piyasaların bir birleşimidir.Bu birleşim, ABD dolarının uluslararası parasal gücünün genişlemesini daha fazla teşvik etmiştir.Uluslararası parasal gücün genişlemesi esas olarak dolarizasyon yoluyla sağlanır ve küresel dolarizasyonüç finansallaşma mekanizması yoluyla gerçekleştirilir: Emtia finansallaşması, teknolojik finansallaşmave kurumsal finansallaşma. Emtia finansallaşması küresel dolarizasyonun temelini oluşturmakta,teknolojik finansallaşma katalizör görevi görmekte, kurumsal finansallaşma ise küresel dolarizasyoniçin temel güvenceyi sağlamaktadır. ABD çıkarlarını merkeze alan dolarizasyonun çevre ülkeler içinciddi sonuçları vardır. Çevre ülkeler, uluslararası parasal çeşitlendirmeyi teşvik ederek, teknolojikfinansallaşmayı engelleyerek ve neoliberal reformlarla (liberalizasyon, özelleştirme ve piyasalaştırma)ilişkili riskleri bütünüyle dikkate alarak dolarizasyona karşı koyabilir. Çin, finansal gücünün yönetimineöncelik vermeli ve de-dolarizasyonu ilerletmek için yüksek kaliteli ekonomik kalkınma ve Renminbiuluslararasılaşmasını temel stratejiler olarak benimsemelidir.

Anahtar Kelimeler: de-dolarizasyon, dolarizasyon, Ekonomi Politik Finans Teorisi, küresel finansallaşma sistemi, LPM mekanizması.

Öz

“Dolarsızlaştırmayı farklı ama birbiriyle ilişkili iki süreç şeklinde düşünmek gerekir.Birincisi, dolar sisteminin kendi içinde artan çelişkileridir. İkincisi ise alternatiflerinartan mevcudiyetidir. Bu alternatiflerin çoğalması sistematik değildir, belirli birgeçici karaktere sahiptir ve önemli sayıda ülke alternatif birleşik uluslararası parasaldüzenlemeler için bir plan oluşturana kadar bu karakterini koruyacaktır. Dolayısıylasistematik bir çözüme ihtiyaç vardır ve bu da ancak dünya ekonomisinin yeterincebüyük bir bölümünü temsil eden yeterince çok sayıda ülke bir çözüm oluşturmakiçin karşılıklı olarak anlaştığında gerçekleşecektir. Bir ülkenin kalkınmasına yönelikbir finansal sistem yaratmanın ilk adımı sermaye kontrolleri uygulamaktır. ABD’ninfinansal hakimiyetini kırmak için önemli olan bir diğer yol da ülke içinde yabancısermayeye bağımlı olmayan güçlü bir finansal sektör yaratmaktır. Böyle bir finansalsektör, ihracat pazarlarında rekabetçi olma olasılığı en yüksek olan sektörler de dahilolmak üzere, üretken yatırımlara yönelmelidir. Çok kutupluluğun yaygınlaşmasıülkeler arasındaki güç farklılıklarını azaltacağından, genişleyen üretim kapasitesi,birbirleriyle giderek daha eşit bir temelde ilişki kuran ülkeler arasında uluslararasıişbirliği olanaklarını arttırmakla kalmayacak, aynı zamanda her türlü finansal işbirliğinide mümkün kılacaktır.”

Öz

Küresel politik ekonomi sistemi, onlarca yıl boyunca ABD hegemonyasının temel dayanak noktaları arasındayer alan doların belirleyici varlığının gölgesinde kalmıştır. Doların yükselişi, ekonomik değerinin ötesinde,jeopolitik anlamda da ABD’nin stratejik etkisinin bir simgesi haline gelmiştir. Ancak, çok kutuplu bir küreseldüzenin başlangıcına tanıklık ettiğimiz bu dönemde, doların her yönüyle etkinliğinin azalmaya başlayabileceğiyönünde artan beklentiler bulunmaktadır. Mevcut makale, şu temel sorular etrafında şekillenmektedir: Küreselsiyasal ekonominin çok kutuplulaşması, ABD dolarının hâkimiyetinin hem algısal hem de nesnel gerçekliğininasıl şekillendirmektedir? Doların eriyen üstünlüğü, ABD hegemonyasının geleceğini ve küresel ekonomikdengeleri nasıl etkileyebilir? Bu büyük dönüşümün öncülüğünde hangi yükselen güçler bulunmaktadırve bu gidişatı etkilemek için hangi stratejik araçları kullanmaktadır? Jeopolitik Analiz Sistemi yönteminikullanan bu çalışma, çok kutuplulaşan bir dünya ile doların küresel konumunun yeniden yapılandırılmasıarasındaki çok yönlü ilişkileri aydınlatmayı amaçlamaktadır. Bununla birlikte, mevcut durumun ABD içinstratejik sonuçlarına ve gelecekteki küresel ekonomik manzarayı tanımlayacak olan dönüşümlere açıklıkgetirmeyi hedeflemektedir. Bulgular, de-dolarizasyon girişimlerine öncülük eden ana güç olarak Çin’in öneçıktığını göstermektedir. Ancak bu çabalar, mevcut aşamada kesin ve somut bir dönüşümden ziyade belirliseviyede bir iradenin dışa vurumu gibi görünmekte olup, ana gidişat “post-hegemonik” bir bağlamda “varlıkçeşitlendirmesi” yönündedir. Bu eğilimlerin belirgin göstergeleri arasında, RMB’nin uluslararasılaşmasılehine CIPS, UnionPay ve Dijital Yuan’ın hayata geçirilmesiyle somutlaşan ekonomi politikaları yer alır.Bu politikalar, alternatif para birimlerine dayalı çift taraflı ticaretin yaygınlaşması, petrol ticaretinin dolardışı para birimlerinde yapılma eğilimi, swap anlaşmaları ve BRICS para birimi projesi gibi uygulamalarlatamamlanmaktadır. Kurumsal olarak ise söz konusu süreç Yeni Kalkınma Bankası, ŞİÖ, Asya Altyapı YatırımBankası ve Kuşak-Yol Girişimi gibi yapılarla desteklenmektedir. Dolar hâkimiyetinin ABD dış politikasınınmanipülatif bir aracı olarak görülmesi, ABD hegemonyasında hissedilen azalma ve ABD dolarına olangüvenin azalması, gelişmekte olan ülkeleri para birimlerini çeşitlendirmeye yönlendirmektedir. Bu ivme,özellikle Güney-Güney işbirliği çerçevesinde, Çin’in proaktif tutumuyla belirginleşmektedir.

Anahtar Kelimeler: ABD hegemonyası, çok kutuplulaşma, de-dolarizasyon, dolar hâkimiyeti, jeopolitik analiz
sistemi

Öz

“Dış borcun GSYİH’ye oranına baktığımızda gelişmiş ülkelerde, yanidünya ekonomi sisteminin çekirdeğini oluşturan ülkelerde üç haneli oranlarla ifade edildiğini görürüz. Gelişmekte olan ülkelerde ise dışborçların GSYİH oranı iki haneli rakamlarla ifade edilir. Bunun temelindeşu fiili durum yatmaktadır: Dünya ekonomisinin çekirdeğini oluşturanülkeler ile periferisi durumundaki ülkeler arasında dengesiz değermübadelesi söz konusudur Böyle bir küresel gelir makasının varlığı,küresel ekonomideki bu dengesiz mübadelenin ve sermayenin sürekliolarak periferi ülkelerinden çekirdek ülkeler lehine para hareketlerinin enciddi temellerinden birisidir."

Öz

2008 finansal krizinden sonra gelişmiş Batı ülkeleri uzun yıllar süren bir durgunluk sürecine girdi.Aşırı finansallaşan Batı ülkelerinin ekonomileri söz konusu finansallaşmanın verdiği zararları telafietmekte oldukça zorlandı. Kriz sürecinde ve sonrasında üretime ağırlık veren Çin gibi ülkeler ise krizden büyüyerek ve güçlenerek çıktılar. Batı’nın uluslararası kurumları ABD’nin iradesiyle kurulan uluslararası finansal sistemin verdiği zararı karşılamak için yoğun çaba gösterdiler. Ancak atılan adımlarda öncelikABD ve Batı ülkelerine verildi. 2008 sonrası yaşanan süreçte ABD doları ve onun egemen olduğufinansal sistem büyük bir güven kaybına uğradı. Ve bu sisteme alternatif olarak bazı örgütler çalışmalarabaşladılar. ŞİÖ (Şanghay İşbirliği Örgütü), BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika)gibi bağımsız gelişen ülkelerin üyelerinden oluşan örgütler bir dizi somut adım atarak yeni bir finansalsistemin altyapısını oluşturdular. Yeni finansal sistemin amacı, dolarizasyonu en aza indirerek, alternatif uluslararası finansal kuruluşları kurarak ABD’nin finansal egemenliğini etkisiz hale getirmektir. ABD’ninfinansal egemenliğinin kırılmasında dört temel bacak bulunuyor: İkili ve çok taraflı ticari anlaşmalarda milli paraların kullanılması, yeni uluslararası yatırım bankalarının kurulması, tüketim tarafında millikredi kartları sistemlerinin kurulması, merkez bankası rezervlerinde dolara alternatif para birimleri vealtının rezerv olarak kullanımının yaygınlaşması. Bu yazının konusu ABD’nin finansal egemenliğinigerilemeye başlaması ve yeni finansal sistemin kurulması sürecinde BRICS’in attığı adımlar, ikili ve çoktaraflı ticari ilişkilerde swap anlaşmalarının önemi, Çin ve Rusya’nın 2010’ların ortalarından başlayarak kurdukları finansal altyapının seyridir. Tüm bu başlıklar kurulan Yeni Finansal Sistem’in temel taşlarınıifade etmektedir.