EDİTÖRDEN
Uygarlık Yolunda Birleşme, Kaynaşma ve Kardeşlik
Arkeoloji’nin bir bilim dalı olarak ortaya çıkışı, emperyalizm çağının başlangıcıyla aynı döneme denk gelir. “Uygar” Batı, dünyanın geri kalan kısmındaki “barbar” toplumların kaynaklarını yağmalayabilmek için uygarlıklar tarihini de ters yüz etmeye çalışmıştır. Avrupa merkezci tarih yazımında, filoloji, antropoloji, felsefe ve edebiyat disiplinlerinin yanı sıra özellikle arkeoloji alanında yürütülen araştırmalar kullanılmıştır. “Üstün” beyaz adamın, sarı, esmer, kara “barbar”ların topraklarını ele geçirmesinde gerekli olan ideolojik altyapının bu çalışmalara dayanarak oluşturulduğu bilinmektedir.
Günümüzde, dünyadaki çok kutuplulaşma ve emperyalist hegemonyacılığın zayıflamasıyla birlikte, gelişen dünya ülkelerinin eşitlik temelinde kurduğu işbirliği, bilimsel alanlara doğru genişlemektedir. Gelişen dünya ülkeleri arasındaki bilimsel işbirliğinin güçlenmesiyle, entelektüel faaliyetlerde Batı merkezci ideolojik tahakkümün etkisinin de kırılmaya başlandığı söylenebilir. Özellikle arkeoloji alanında, bu ülkelerin bilim insanlarının Avrupa merkezci bakış açısından kurtularak yürüttüğü milli çalışmalar önemlidir. Aynı zamanda ülkeler arasındaki akademik/bilimsel işbirlikleri, uygarlık tarihinin nesnel ve önyargısız bir şekilde ortaya konulması için zemin oluşturmaktadır.
İçinde bulunduğumuz dönemde kapitalist-emperyalist sistemin çökmekte olduğu sadece ekonomik ve siyasal değil, belki bundan daha fazla toplumsal ve kültürel sonuçlarıyla görülmektedir. İnsanın insana ve doğaya yabancılaştığı bu sistemin devamı, gezegenimizi ve insanlığı çürütmekte ve yok etmekedir. Bu koşullarda, insan ve doğanın uyum içinde yaşadığı bir sistemi kurmaktan başka çıkar yol yoktur.
Bu sistemi kurarken, kültür ve uygarlık tarihimizde sarılacağımız köklerimiz bulunmaktadır. Uygarlıklar tarihi, bugün kıtalara dağılmış, farklı sınırlar içinde yaşayan insanların ortak geçmişidir. Göbeklitepe’den başlayarak Anadolu ve Mezopotamya kültür ve uygarlıkları, Mısır, Roma, Pers, Yunan, Bizans, Çin, Hint, Türk, İslam uygarlıkları, İskit, Etrüsk, Aztek, Maya, İnka, Fenike, Kartaca vd. insanlığın ortak mirasıdır. İnsanlık tarihine damga vuran köklü uygarlıkların kesişme noktası da İpek Yolu olmuştur. İpek Yolu, malların ve bilimsel/teknolojik ürünlerin değiş tokuşu vasıtasıyla uygarlıklar arasında bir köprü olarak görev yapmıştır. Ancak önemi bununla sınırlı değildir. İpek Yolu, çağlar boyunca maddi kültür ürünlerinin yanısıra manevi kültürün paylaşıldığı bir kaynaşma kazanıdır. Bugün de, çağımızın en büyük işbirliği platformu olan Kuşak ve Yol Girişimi, yani 21. Yüzyılın İpek Yolu, insanlığın binlerce yıl boyunca damıttığı uygarlık birikimini bir potada buluşturacak ve yeni bir medeniyete ulaşılmasını sağlayacak yoldur.
***
BRIQ, bu sayıyla birlikte üçüncü yılını tamamlarken okurlarımıza müjdeli bir haberimiz var. Elinizdeki 12. sayısıyla akademik yayıncılık alanında iddiasını kanıtlayan BRIQ, uluslararası alanda çok önemli bir başarıya imza atıyor. Dergimiz, Çin’in ilk 25 üniversitesi arasında sayılan Kuzeybatı Politeknik Üniversitesi (NPU) ile yayın işbirliğini başlattı. NPU bu anlaşmayla, bir Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı ve iki Yayın Kurulu üyesiyle BRIQ çalışmalarına katıldı ve yayın giderlerini karşılamaya ortak oldu. NPU ile işbirliği, başka ülkelerden üniversiteler ile işbirliğinin başlangıcı olacak. Her yönüyle özgün bir dergi olan BRIQ daha büyük başarılara doğru yelken açıyor.
Fikret AKFIRAT
Genel Yayın Yönetmeni